Eşref DURNA
esref_durna24@hotmail.com
KUL HAKKI – KAMU HAKKI
15/04/2015 Toplumumuzda yaşayan bütün insanlar için birlik ve beraberliği sağlamak, üzerimize düşen vazifelerdendir. Bu vazifeyi gerçekleştirmenin en önemli yolu ise insan haklarına saygı duymaktır. İnsan hakları, diline, dinine, ırkına cinsiyetine, milliyetine, sosyal statüsüne ve rengine bakılmaksızın insana insan olduğu için tanınan hakların genel adına denmektedir. Bütün canlıların elde ettiği temel haklar vardır ki; bu haklar İslam dinince dokunulmazlık kapsamına alınmıştır. Kul hakkının en kapsamlı bir şekilde ihlal edildiği şey ise kamu hakkıdır. Bu manada kamu hakkı kul hakkından daha kapsamlı bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kul hakkı ihlali dendiğimizde akla ilk gelen, bir şahsın diğer şahıs veya şahıslarla kurmuş olduğu ilişkileri yanlış bir zemine oturtması neticesinde ortaya çıkan hak ihlalidir. Kamu hakkı ise, bir şahsı veya birkaç şahsı değil o toplumda yaşayan ve o devlet çatısı altında bulunan bütün bireyleri, yani toplumu, yani milleti ifade etmektedir. Bu önemli durumu lütfen göz ardı etmeyelim. Şu hususu sizlerin dikkat-i nazarına sunmak isterim. Belki kul hakkını ihlal ettiğimiz şahsı bulup ondan helallik alma ihtimalimiz vardır. Ancak kamu hakkını alır isek kimden helallik alacağımız tamamen bir muammadır. Bu sebeple kamu hakkını gözetmemiz, bu hususta titizlikle davranmamız gerekmektedir. Çünkü kamu hakkını Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olarak özetleyebiliriz. Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan, kamu kurum ve kuruluşlarla ilişkileri olan bütün kardeşlerimiz yapmış oldukları işin neticesinde elde edecekleri mükafatın veya zararın çok fazla olduklarını unutmamalıdırlar. Devletimiz tarafından bizden yapılmasını istediği şeyi doğru bir şekilde yerine getirir isek bunun bize kazancı hem dünyalık hem de ahirette olacaktır. Bunun yanında yapılması istenilen şeyi herhangi bir sebepten dolayı istenildiği gibi yerine getirmez isek, yapmış olduğumuz hata bizden kaynaklanıyor ise o zaman kamu hakkını ihlal etmişiz demektir ki, bunun sıkıntısı hem dünyevi hem de uhrevidir. Vaazımıza başlarken ifade ettiğimiz hadiste buyrulduğu üzere kul hakkını ihlal ettiğimiz şahıs ve şahıslara ya sevabından vereceğiz, eğer sevabımız yok ise o zamanda hakkını yediğimiz kişilerin günahlarını yükleneceğiz. Bu sebeple ahiret sıkıntısı düşünüldüğünde kamu hakkını ihlal edenlerin dünyevi sıkıntılar içerisinde olduklarına aldanılmamalıdır. Peygamber Efendimizin cenazesini kılmadığı bir şahsın durumu şöyle rivayet edilmiştir. "... Zeyd bin Hâlid el-Cühenî (Radıyallâhü ank)fden rivayet edildiğine göre : Hayfaer (savaşın) da Eşca' (kabilesin) den bir adam öldü. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (mücâhidlere) : Arkadaşınızın cenaze namazını siz kılınız (yâni ben kılmayacağım) buyurdu. (Adamın hâlini bilmedikleri için) sahâbîler bu duruma şaştılar ve (üzüntüden) yüzleri değişti. Sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), sahâbîlerinin vaziyetlerini görünce: «Sizin arkadaşınız, Allah yolunda ganimet malından çalmıştır» buyurdu. (Hadîsin râvisi) Zeyd demiştir ki: Bunun üzerine sahâbîler adamın eşyasında arama yaptılar. Yahudilerin boncuklarından iki dirhem (bile) etmeyen boncuklar buldular."[4] Bir başka hadis aktarmak isterim. "... Ubâde bin es-Sâmit (r.a.) Şöyle demiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Huneyn (savaşı) günü ganimet malından bir devenin yanında bize namaz kıldırdı. Namazdan sonra deveden bir tüy alıp mübarek iki parmağı arasına koydu. Sonra (cemaate hitaben) : «Ey insanlar! Şüphesiz bu (tüy taneciği bile) sizin ganîmetlerinizdendir. (Artık) ipliği, iğneyi, bundan değerli olanı ve bundan değerce düşük olanı ödeyiniz (yâni bana teslim ediniz). Çünkü ganimet malından bir şey çalmak kıyamet günü sahibine şüphesiz bîr utançtır, bîr ayıptır ve bir ateştir», buyurdu."[5] Hz. Peygamberden aktarmış olduğumuz hadislerden şunu çıkarıyoruz. Kamu malından bir şeyi zimmetine geçiren kimse, kıyamet gününde o maldan dolayı bütün mahşer halkının huzurunda rezil olacak, almış olduğu bu kamu malı yüzünden cehennem ateşiyle buluşacaktır. Bu sebeple kamu malından almış olduğumuz her ne var ise -Efendimizin bizlere bildirdiği üzere bir parça tüy bile olsa- büyük küçük demeden hepsini Devlete geri ödemesi gerekmektedir. Kamu hakkı kamunundur. Haksızca zimmete geçirilen şeyin ona aktarılması bir mecburiyettir. Unutmayalım ki; Ahirette zimmetine kamu hakkı geçirenlerin cezası çok ağır olacaktır. Hazreti Ömer (r.a.). Halife. Bir gece. Makamında. Ashabtan biri ziyaretine gelir. Selam verir. Selamı alınmamıştır. Oturur. Ömer işiyle meşgul. Sahabe bekler. Ömer çalışır. Selam alınmamış, yüzüne bile bakılmamıştır. İş biter. Ömer mumu söndürür. Bir başka mumu yakar. O anda selamını alır. Konuşmaya başlar. Sahabe sorar: - Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın ve ondan sonra benle konuşmaya başladın? Hazreti Ömer (r.a.): - Evvelki mum devletin hazinesinden alınmışdı.O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mes ul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle meşgul olmaya başladım. Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder: -Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer i bizim başımızdan eksik etme!
İnsanların yaşamlarında hak ihlallerini azaltacak en önemli sebep imani
ilkelerdir. Allah inancı, ahiret inancıdır. Ahirette yapmış olduğu
şeylerin hesabını rabbine karşı vereceğini bilen bir insan hataya meyil
ettiğinde o hatadan kolaylıkla beri kalabilecektir. Yine Yüce Allah’ın
bizi gözetlediğini ve yapmış olduğumuz her şeyi kayıt altına aldığını
unutmaz isek yanlışlıklardan ve yasaklardan uzak kalmak daha rahat
olacaktır. Bu sebeple İmani ilkelerin aktarıldığı, ahlaki güzelliklerle
süslenildiği, insanların rızası gözetildiği müddetçe dünya ve ahiret
mutluluğunu elde edebileceğiz.
Bir gün bu fani hayat son bulacak, gerçek hayat dediğimiz Ahiret hayatı
başlayacak ve herkes dünyadaki hayatından hesaba çekilecektir. Akıllı
ve basiretli insan; Allah'a ve O'nun kullarma karşı vazifelerim yapan,
hak ve hukuka saygı gösterip, hesap gününe borçsuz ve günahsız olarak
gitmeye çalışandır. Şu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır: Kim iyilik
ve kötülük olarak ne yapmışsa; mutlaka karşılığım görecektir. Nitekim
Cenabı Hak, Kur'an-ı Kerim'inde "Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu
görür. Kim de zerre miktarı kötülük işlerse, onu görür"[1]
buyurmaktadır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
NASIL BİR KARDEŞLİK - 22/08/2015 |
Enfal suresinde Allah (cc) mealen şöyle buyuruyor: “Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize bir korku düşer de heybet ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun! Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.’’ |
SİGARA VE İÇKİ BAĞIMLILIĞI - 25/12/2014 |
Ey iman edenler! Şarap kumar,dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.Şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık sokmak,sizi Allah�ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister.Artık bun |
BİZİM HİCRETİMİZ - 31/10/2014 |
Başımızı iki elimizin arasına alarak bir düşünelim. |
AFFEDEBİLMEK - 28/08/2014 |
Gelin tanış olalım İşi kolay kılalım Sevelim sevilelim Dünya kimseye kalmaz |
KİMSESİZLERİ GÖZETMEK - 05/07/2014 |
CUMA SOHBETİ |
Ramazan ayının kıymetini bilmek - 28/06/2014 |
CUMA SOHBETİ |
Çocuk Kur'an buluşması - 21/06/2014 |
Cuma Sohbeti |